29 Ekim 2008 Çarşamba

FP7 Security için Ortak Arama Duyuruları


TÜBİTAK’tan Araştırmacılara Güvenlik alanındaki gelişmeleri en güncel haliyle takip edebilmek için Duyurular:




FP7 SECURITY Ortak Arama Duyurusu- University of Sunderland





İngiltere, University of Sunderland'den bir ortak arama duyurusu yayımlanmıştır.
İngiltere, University of Sunderland'den SEREN Projesi ortak arama
portalı aracılığı ile irtibat için:

ncpsecurity@tubitak.gov.tr
http://www.tubitak.gov.tr

FP7 SECURITY Ortak Arama Duyurusu-Deep Blue, Italya
İtalya, Deep Blue'dan bir ortak arama duyurusu yayımlanmıştır.

İtalya, Deep Blue'dan SEREN Projesi ortak arama portalı aracılığı ile ortak arama duyurusu ve irtibat bilgileri için:

ncpsecurity@tubitak.gov.tr
http://www.tubitak.gov.tr


FP7 SECURITY Ortak Arama Duyurusu- University of Sunderland

İngiltere, University of Sunderland'den bir ortak arama duyurusu yayımlanmıştır.

İngiltere, University of Sunderland'den SEREN Projesi ortak arama
portalı aracılığı ile TÜBİTAK’a iletilen ortak arama duyurusunu ve irtibat
bilgileri için:

ncpsecurity@tubitak.gov.tr
http://www.fp7.org.tr

üyelik portalına kayıt yaptırmanız gerekmektedir.


İtibat için:

Cihan KIZILTAN

Ulusal Koordinatör - Güvenlik Alanı Ulusal İrtibat Noktası

ncpict@tubitak.gov.tr
ncpsecurity@tubitak.gov.tr

kiziltan@uekae.tubitak.gov.tr
kiziltan@uekae.tubitak.gov.tr



Burcu GÖĞÜŞ DOĞAN

Güvenlik Alanı Ulusal İrtibat Noktası Yardımcısı

burcu.gogus@tubitak.gov.tr



TÜBİTAK

AB Çerçeve Programları Ulusal Koordinasyon Ofisi

Atatürk Bulvarı No:221 06100

Kavaklıdere, Ankara TURKIYE

Tel: 0312 468 5300/3829-4566

Tel: 0312 428 4756

Fax: 0312 427 4024

http://www.fp7.org.tr/security/
www.fp7.org.tr/security/

27 Eylül 2008 Cumartesi

İKV Başkanı Prof.Dr.Haluk Kabaalioğlu: Türkiye'nin gerçek gündemi AB üyelik hedefi doğrultusunda daha kararlı ve hızlı çalışmak olmalıdır"



İKV (İktisadi Kalkınma VAkfı) BAşkanı Prof.Dr. Haluk Kabaalioğlu, Türkiye’nin AB katılım sürecinin bir süredir derin dondurucuya girdiğini söyledi.

Türkiye’de tüm kesimlerin malumu olan AB üyeliğinin zor bir hedef olduğunu ve bu yolda başarı kazanmanın en önemli şartlarının kararlılık ve istikrar olduğunu vurgulayan KAbaalioğlu, "Bu hedef, güncel gelişmeler ve Avrupa’da liderlerin değişmesine bağlı olarak askıya alınacak veya canlandırılacak bir hedef değildir. AB üyeliği hedefi vazgeçilmez bir devlet politikasıdır. Türkiye’nin modernleşmesi, çağdaş, demokratik ve müreffeh bir toplum haline gelmesinde önemli bir itici güç işlevi görmesinin yanında, ülkemizin küreselleşen dünyadaki konumunu da her açıdan ileriye taşıyacaktır. Şu da unutulmamalıdır ki, Türkiye bu hedefte önemli bir aşamayı başarmış ve AB ile müzakere sürecindeki bir aday ülke konumuna gelmiştir. Bu aşamaya geldikten sonra Türkiye’nin kaybedeceği zaman aleyhine olacak ve bugünkü konumundan geriye gitmesine neden olacaktır."dedi.

Türkiye AB’nin ortağı değil güçlü bir üyesi olması gerektiğinin altını çizen Kabaalioğlu, üyelik öncesi müzakere sürecinin makul bir süre içinde tamamlanması gerektiğini, aksi takdirde dinamizmini ve inandırıcılığını kaybedeceğini söyledi ve "Türkiye müzakerelere aynı tarihte başladığımız Hırvatistan ile karşılaştırıldığında oldukça geride kalmış durumdadır. Bu hızla müzakerelerin tamamlanması 8 başlıktaki sıkışıklık da dikkate alınırsa en iyi tahminle 2010’lu yılların sonunu bulacaktır. Şunu önemle hatırlatmak isteriz ki; müzakerelerin tamamlanması için öngörülen 2014 tarihi eğer gerekli adımlar atılırsa hala ulaşılabilir bir hedeftir ve bu hedef canlı tutulmalıdır. Hükümete çağrımız üçüncü ulusal programın hazırlanması ile yeni bir dönemece giren reform ve uyum sürecini hızla hayata geçirmek ve bunun yanında AB ile diplomatik temaslara hız vererek AB üye devletlerinin siyasi liderlik ve kamuoyu düzeyinde ikna edilmesini sağlamaktır. Önümüzdeki çok kıymetli yılları iyi değerlendirmek suretiyle AB karşısındaki kazanımlarımızı koruyalım ve daha fazla zaman kaybetmeyelim. Bu süreçteki yıllar süren çabalarımızı tam üyelikle taçlandıralım." diyerek sözlerini tamamladı.

29 Ağustos 2008 Cuma

Türkler'e Almanya sürprizi

Almanya kapıları Türklere açıldı. Öyle büyük paralar ya da şartlar aranmıyor. Oturma izni için bakın neler isteniyor?



Almanya Türk girişimciler için kapıyı ardına kadar açıyor. Artık Türkler iki yıl boyunca aylık 2 bin euro geliri garanti ederse oturma izni alabilecek.

Hessen İçişleri Bakanlığı, yabancılar dairelerine birer yazı gönderdi ve Türkiye'den gelecek girişimcilerin oturma izni alabilmeleri için gereken en az 500 bin Euro para getirme ve beş kişiye istihdam sağlama zorunluluğunu kaldırdı.

İşadamlarına serbest dolaşımın kapısını aralayan bu hak için belli koşulların yerine getirilmesi gerektiğini söyleyen yabancılar yasası uzmanı bir hukukçu, Sabah gazetesine yaptığı açıklamada şu bilgiyi verdi:

"Gelecek kişi serbest meslek icra ediyor olmalı. Çalıştığı iş kolunda deneyim sahibi olacak. İşini yürütecek kadar Almanca bilecek. Almanya'ya yerleştikten sonra ayda en az 2 bin Euro geliri iki yıl boyunca garanti edecek. Bu da yaklaşık 50 bin Euro demek."

Kaynak :www.internethaber.com

19 Ağustos 2008 Salı

Boğaz krizi dünyayı sarsıyor



NATO'nun Brüksel toplantısı karıştı. ABD, Karadeniz'de sürekli NATO deniz gücü istiyor. Türkiye, Montrö anlaşmasını delmek istemiyor. Babacan, İstanbul'daki zirveyi bırkıp, apar topar Brüksel'e gitti.

Gürcistan’ın Rusya ile Güney Osetya üzerinde yaşadığı tartışma, Türkiye’yi zor durumda bıraktı. ABD, uzun zamandır Karadeniz’e bir NATO deniz gücü yollanması için bastırıyordu. ABD’nin planı, Akdeniz’de NATO’nun halen kaçakçılık ve terörizme karşı sürdürdüğü deniz devriye görevinin bir benzerinin de Karadeniz’de oluşturması idi.

Özellikle Bulgaristan ve Romanya’nın büyük destek verdiği bu ABD fikrine, NATO içinde bir tek Türkiye karşı çıkıyordu. Türkiye, “Karadeniz’de NATO gücünü gerektirecek ölçüde güvenlik sorunu yok” tezini işliyor, üstelik Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin kurdukları deniz gücü Blackseafor’un devriye görevini gördüğünü vurguluyordu.

Asıl sıkıntı Montrö

Türkiye’nin NATO gücüne karşı çıkmasının asıl nedeni ise, bu gücün Boğazlar’daki Türk egemenliğini garantiye alan 1936 tarihli Montrö sözleşmesinin delinmesi anlamına gelmesi idi.

Montrö sözleşmesine göre, Karadeniz’e kıyıdaş olmayan ülkelerin Karadeniz’de aynı anda bulundurabileceği donanma gemilerinin ağırlığı 45 bin tonu aşamıyor.
Oysa bir NATO deniz gücü, bu maddenin açık ihlali anlamına geliyor. Ankara, Montrö’nün bir tek maddesinin delinmesinin bile, tüm sözleşmenin “tartışmaya açılması”, hatta Türkiye’nin Boğazlar’daki egemenliğinin sorgulanmasına kadar gidebilecek bir süreci başlatmasından endişe ediyor.

Babacan'ın en zor toplantısı

Ankara, Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın bugün Brüksel’de katılacağı NATO toplantısında, bu konunun da gündeme gelmesini bekliyor.
Ancak şimdiye kadar işlenen “Karadeniz güvenli, NATO gücüne gerek yok” tezi, Rusya’nın Gürcistan’la yaşadığı Güney Osetya savaşı nedeniyle artık geçersiz kaldı.

Diplomatik kaynaklar, ABD’nin Brüksel toplantısında NATO gücü için tüm gücüyle bastıracağını, diğer NATO ülkelerinin de desteğini sağlayacağını kaydediyorlar. Bu durumda, Boğazlar üzerindeki egemenliğini koruyabilmek için Karadeniz’e NATO’yu sokmak istemeyen Türkiye’nin, “tek başına kalacağı” ve büyük baskı yaşayacağı ifade ediliyor.

Türk diplomatlar, şimdi ABD baskısını yenmek için, formül arıyorlar. Nitekim, İstanbul’daki Afrika zirvesinde konuk 50 dışişleri bakanını bizzat ağırlaması gereken Dışişleri Bakanı Ali Babacan da, NATO toplantısının “kritikliği” nedeniyle apar topar Brüksel’e gitti.

Kaynak:Zeynep Gürcanlı - Hürriyet

Türkiye ile ilgili kitabın tanıtımı Financial Tımes'ta

İngiliz Financial Times gazetesi, Andrew Wheatcroft tarafından kaleme alınan ve Avrupa’daki Türk korkusunu ve korku duygusunun kendisini ele alan “Kapıdaki Düşman” adlı bir kitabı okuyucularına tanıttı.


Haberde, kitapta, Avrupa’nın çeşitli ülkelerini yüzyıllar boyunca yönetmiş Habsburg Hanedanı ile Osmanlılar’ın uzun bir süre neden savaştıkları ve sonunda neden savaşmayı bıraktıkları sorusuna yanıt arandığı kaydedildi. Kitapta yazarın Türk korkusunun izlerini 1071 Malazgirt Savaşına kadar sürdüğü belirtilerek, o zamandan bu yana Türk savaşçıların amansız gaddarlığı hakkında bir imaj oluştuğu ve bu imajın İstanbul’un 1453’de alınması ile perçinlendiği belirtildi.

Kitabın asıl odak noktasının bu eski savaşlar değil ancak Osmanlı’nın 1683’te Viyana’yı almak için yaptığı kuşatma olduğu belirtilirken, kuşatma için yapılan hazırlıklar ve IV. Sultan Mehmet ve Büyük Vezir Kara Mustafa’nın kişilikleri de ele alındı.

Kitabın en ilginç bölümlerinden birinin savaşın nasıl başladığı ve uzun süren Osmanlı-Habsburg karşılaşmaları sırasında nasıl bir değişime uğradığı bölüm olduğu belirtildi.

Gazete, yazarın iki konuyu karıştırdığını belirterek, bunların Hristiyan Avrupa’nın Osmanlı İmparatorluğu’ndan ve günümüzün modern Türkiye’sinden korku duymaları ve Batı’nın militan İslam’dan duyduğu korku olduğunu bildirdi.

Haberde, bazı insanların, Türkler’in Avrupa Birliği’ne girmeleri durumunda, bu durumun Viyana’da yaşadıkları yenilginin tersine çevrilmesi anlamına geleceği konusunda ısrarcı olmalarının kendi bakış açılarıyla sınırlandırılabileceği belirtilirken, sözde “Teröre Karşı Savaş”a ilham veren korkunun bu önyargıdan daha geniş ve derinlerde olduğu kaydedildi.

ANKA

13 Ağustos 2008 Çarşamba

BKM’nin tercihi de "Doxoft" oldu...



MKK, JP Morgan Chase ve Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kurumlar Birliği’nden sonra Türk bankacılık-finans sektörünün en önemli kurumlarından Bankalararası Kart Merkezi (BKM) de döküman yönetim çalışmalarında Doxoft’la çalışmaya karar verdi...

Bankalararası Kart Merkezi (BKM), kart sahiplerinin borç ve alacaklarının bankalar arasındaki takasını gerçekleştiriyor. Bankalar arasındaki otorizasyon işlemini yürütmek, kredi kartı ve banka kartı sektöründe bulunan bankalar arasında uygulanacak prosedürleri geliştirmek, yurtiçi kuralları oluşturmak, standardizasyonu sağlamaya yönelik çalışmalar yapmak, yurtdışı kuruluş ve komisyonlar ile ilişkiler kurmak, banka işlemlerini daha güvenli, süratli ve daha az maliyetli, tek bir merkezden yürütmek de Doxoft Finans ve Bankacılık Sektöründeki Etkinliğini Artırıyor...

BKM'nin diğer çalışmaları arasında yer alıyor.

BKM’nin doküman yönetimi çalışmaları kapsamındaki tercihi, üstün özellikli çözümleriyle “Bilgi, Belge ve Süreç Yönetimi” konusunda ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayan Türk şirketi DOXOFT oldu.

Doxoft; Finans Sektörünün Önde Gelen Kurumlarının İlk Tercihi...

Doxoft Genel Müdürü Alpay Gögüş, Bankalararası Kart Merkezi’nde hayata geçirilecek bu projenin hem kapsamı hem de kendileri için oluşturacağı referans bakımından çok farklı bir öneme sahip olduğunu vurguladı:

“Son dönemde bankacılık ve finans sektörünün önde gelen birçok kuruluşunda Doxoft olarak projeler gerçekleştiriyor olmak ve çözümlerimizle ihtiyaçları en iyi şekilde karşılamak bizi son derece mutlu ediyor. Yakın zamanda Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) ve JP Morgan Chase ve Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kurumlar Birliği, gibi sektörün önemli kurumlarında yine benzer projelere imzamızı attık. Böyle önemli bir sektörde, kurum ve şirketlerin tercih ettiği ilk şirket olmaktan çok memnunuz. Doxoft, benzersiz ve dünya standardında özelliklere sahip çözümleriyle sadece Türkiye’de değil; yakın zamanda İtalya’da faaliyete başlayan ofisiyle dünyadaki farklı birçok şirketin de ‘Bilgi, Belge ve Süreç Yönetim’ konusundaki ilk tercihi olmayı sürdürecek.”

Doxoft Technologies Hakkında

Bilgi teknolojileri geliştirmek; ve gerek yurt içinde gerekse yurt dışında başarılı projelere imza atmak üzere kurulumuş olan DT A.Ş. (Doxoft Technologies); tecrübeli kadrosu ve uzun yıllar boyunca oluşturduğu bilgi birikimi sayesinde geliştirdiği Doxoft ürün ailesi ile, hem küçük ve orta ölçekli işletmelerin, hem de kurumsal yapıya sahip organizasyonların, Bilgi, Belge ve Süreç Yönetimi konusundaki ihtiyaçlarına yönelik profesyonel çözümler sunmaktadır. Her geçen gün daha fazla sayıda kullanıcıya ulaşarak yaygınlaşan Doxoft ürün ailesi, Doküman/Evrak Yönetimi, Arşiv Yönetimi, Bilgi ve Veri Yönetimi, İş Akışları/Süreç Yönetimi ve Elektronik Form Akışı uygulamalarının yanısıra gelişmiş fonksiyonları ve esnek mimarisi ile yurt içinden olduğu kadar, yurdışından da ilgi görmektedir. Daha fazla bilgi için www.doxoft.com adresi ziyaret edilebilir.

ABD Ulusal Yayıncılar Birliği (NAB) Başkanı David K. Rehr İstanbul'da


ABD Ulusal Yayıncılar Birliği (NAB) Başkanı David K. Rehr İstanbul'da düzenlenecek Uluslararası Yayıncılık Konferansı'nda konuşacak

ABD Ulusal Yayıncılar Birliği (National Broadcasters Associaiton - NAB) Başkanı ve Genel Müdürü David K. Rehr, 20 21 Kasım 2008 tarihlerinde İstanbul'da gerçekleşecek olan uluslararası uydu iletişimi, kablo yayıncılık ve TV sektörü konferansında konuşacak. Sektöründe Avrasya'nın tek platformu olarak düzenlenen Broadcast, Cable & Satellite konferansı, Kuzey Amerika, Avrupa, Orta Asya ve Orta Doğu bölgesindeki uydu yayıncılığı, kablo ve televizyon yayıncılığı yöneticilerini, hükümet yetkililerini ve endüstri çözüm sağlayıcılarını bölgede yayıncılığın çehresini değiştiren güncel konuları görüşmek üzere bir araya getirecek.

Washington D.C.'de 20 yıldan fazla medya avukatlığı deneyimine sahip olan David K. Rehr, 2. günün sonunda Carmel Group (www.carmelgroup.com) endüstri ve telekom analisti Jimmy Schaeffler'la röportaj gerçekleştirirken, oturuma katılanlarla analog yayıncılıktan dijital yayıncılığa geçiş konusunda tecrübe ve görüşlerini paylaşacak. NAB hakkında detaylı bilgi için: http://www.nab.org/

Ulusal Yayıncılar Birliği, 8.300'den fazla serbest, yerel radyo-televizyon istasyonları ve yayın istasyonları şebekeleri adına ABD Kongreleri, Federal İletişim Komisyonu ve ABD Mahkemeleri önünde savunuculuk yapan bir meslek örgütüdür.

Konferansı düzenleyenler: Broadcast, Cable and Satellite konferansı Hannover-Messe International İstanbul tarafından düzenlenmektedir.

Broadcast, Cable and Satellite eurasia hakkında daha fazla bilgi için http://www.cebit-bcs.com/. adresine bakabilirsiniz.

7 Ağustos 2008 Perşembe

JCI İstanbul, "Türkiye’nin On Başarılı Genci Yarışması"nın 13.sünü gerçekleştirecek



JCI’ın faaliyette olduğu ülkelerin ulusal şubeleri tarafından düzenlenerek Dünya Kongresinde sonuçlanan The Outstanding Young Persons (TOYP) yarışmasının Turkiye ayağı "Turkiyenin On Başarılı Genci" yarışması , her sene JC Türkiye derneği tarafından düzenlenmektedir.

Bu sene 13.sü gerçekleştirilecek Türkiye’nin 10 Başarılı Genci Yarışması projesi, başarılı gençlerimizin desteklenmesi ve uluslararası platformda ülkemizin en iyi şekilde tanıtılması açısından çok önemlidir.

Ülkemizde ödül kazanan gençler, bütün ülkelerden gelen adaylarla beraber, uluslararası büyük jürinin değerlendirmesine girecek ve uluslararası etapta da birincilik aldıkları takdirde “Yılın En Başarılı Gençleri” ödüllerini, bir sonraki yılın Dünya kongresinde almaktadır.

Kaç kategoride yarışılıyor?

Projesi olan ve bunu hayata geçirmiş olan gençler 10 farklı kategoride yarışıyorlar:
1. İş Dünyası, Ekonomi ve-veya Girişimcilik
2.Siyaset, Hukuk ve Kamu yönetimi
3.Bilimsel önderlik
4. Kültürel başarı
5. Çevre korumacılığı ve ahlaki önderlik
6. İnsan haklarına, çocuklara ve dünya barışına katkı
7. İnsanlığa ve gönüllü kuruluşlara hizmet
8. Fen ve teknik gelişme
9. Kişisel başarı
10. Tıbbi yenilik ve buluşlar

Birinciler nasıl seçiliyor? Jüri üyeleri kimlerden oluşuyor?

Juri üyelerinin değerlendirme yaptıkları kategorilerde belli bir birikim, uzmanlık ve söz sahibi olmaları önem taşımaktadır. Her sene bu kıstaslara bağlı kalarak seçkin
bir jüri oluşturulmaktadır.

Bu yarışmaya destek olanlar var mı?

Tamamen gönüllü bir proje olduğu için sponsorluklarla da desteklenmesi gerekiyor. Türkiye İş Bankası, İş Sanat ve Kültür Merkezi’nin salonunu bize ödül gecesi ücretsiz temin ederek sponsorumuz olmuştur. Yenibiris.com da projeleri olup da yarışmadan haberdar edemediğimiz gençlere ulaşmamıza yardımcı oluyor.

Önceki yıllardaki birincilerden tanınan isimler var mı?

Tanınan isimler var, örnek vermemiz gerekirse; 1998 yılında Nasuh Mahruki kişisel başarı kategorisinde,2002 yılında Serdar Bilgili İnsan Haklarına,çocuklara ve dünya barışına katkı kategorisinde, 2003 yılında Umut Oran, İş dünyası, ekonomi ve girişimcilik kategorisinde; yine 2003 yılında Tuna Bekleviç Siyaset, Hukuk ve Kamu Yönetimi kategorisinde; 2001 yılında Ece Vahapoğlu Kişisel Başarı kategorisinde; 2005 yılında ise Tolga Örnek Kişisel Başarı kategorisinde birinci oldular. Bugüne kadar dünya yarışmasında 3 birincimiz de projeleriyle ödül aldılar. Bu da Derneğimiz ve Türkiye için ayrıca bir gurur kaynağıdır.

Yarışmaya katılma şartları nedir?

18-40 yaş arasında olan ve yukarıda bahsedilen 10 kategoriden herhangi birisiyle ilgili çalışmaları olan herkes katılabilir. Önemli olan projelerinin kişisel ve toplumsal anlamda pozitif değişim yarattıklarını düşünmeleridir.

Yarışmaya katılmak isteyen adaylarımız www.jcistanbul.org veya www.toyp-tr.org adreslerinden başvuru yapabilirler.

Bu projede nasıl katkı sağlayabilirim?

TOYP ekibinde yeralmak için, bu yılın TOYP direktörü Nilüfer Yurdagülen

n.yurdagulen@gmail.com ile temas kurabilirsiniz.

ICC deeply regrets major set-back in Doha Round



ICC hopes that this week’s failure in Geneva will not mean the end of the Doha Round.


ICC deeply regrets the failure announced last night of the key ministerial meeting in Geneva intended to arrive at agreed modalities for agricultural and manufacturing products as part of the long-drawn-out Doha Round of multilateral trade negotiations.

“There is no alternative to the rules-based multilateral trading system, which the Doha Round seeks to strengthen,” said ICC Chairman Victor K. Fung. “It is particularly important in this economic environment to continue to foster world prosperity and encourage the growth of developing economies who will be the biggest losers if the Doha Round were to fail. Governments must continue to talk,” he added. Mr Fung is also Chairman of the Li & Fung Group of companies, with major subsidiaries in trading, distribution and retailing.

In international trade, as in so many other policy areas in today’s interdependent world economy, national governments apparently still have not fully realized the importance of international cooperation to tackle major challenges which transcend national boundaries and which they are increasingly unable to resolve by acting alone.

“Clearly, not enough member countries of the World Trade Organization (WTO) were ready to make the compromises necessary to reach a deal – even after 6½ years of talks,” said ICC Secretary General Guy Sebban.

ICC, representing business in all parts of the world, believes that this major set-back is very bad news for the world economy at a time when growth is slowing sharply in many countries as a consequence of the financial crisis.

“There is no question in our minds about the effects of the Doha Round on the global economy. Without a Doha deal, virtually all countries will experience less economic growth than they would if a Doha deal was in place,” said Mr Sebban.

With the world besieged by huge international challenges such as climate change, energy shortages, and an explosion of food prices, it is particularly disturbing that governments could not work together successfully to expand multilateral commercial ties that raise living standards. They will regret it in the medium term – including those governments who have blocked progress under pressure from politically influential vested interest groups.

ICC hopes that this week’s failure in Geneva will not mean the end of the Doha Round. Political circumstances do not appear in favour of completing the Round for the time being – but that may well change after a period of experiencing and reflecting on the economic and political consequences.

In the meantime, ICC cannot overstate the vital importance of preserving and respecting the body of multilateral trading rules enforced through the WTO which have been laboriously developed over the past 60 years and which have proved so effective in raising living standards throughout the world.

For further information, please contact :

Maria Solis
Communications Department
Tel: +33 1 49 53 27 09

From:South Carolina World Trade Center

Ferdinand Kayser, İstanbul'a geliyor



Global Uydu Endüstrisi Üst Düzey Yöneticisi Ferdinand Kayser, İstanbulda düzenlenecek olan Uluslararası Yayıncılık Konferansına konuşmacı olarak katılacak.

Dünyanın en büyük uydu iletişimi sağlayıcılarından, Lüksemburg merkezli SES ASTRAnın Başkanı ve Genel müdürü Ferdinand Kayser 2021 Kasım 2008 tarihlerinde İstanbulda gerçekleşecek olan uluslararası uydu iletişimi, kablo yayıncılık ve TV sektörü konferansında konuşacak. Avrasya bölgesinde sektöründe tek platform olarak düzenlenen Broadcast, Cable & Satellite konferansı, Kuzey Amerika, Avrupa, Orta Asya ve Orta Doğu bölgesindeki uydu yayıncılığı, kablo ve televizyon yayıncılığı yöneticilerini, hükümet yetkililerini ve endüstri çözüm sağlayıcılarını bölgede yayıncılığın çehresini değiştiren güncel konuları görüşmek üzere bir araya getirecek.

Ferdinand Kayserin uydu iletişimi, kablo, yayıncılık ve TV sektöründeki 20 yılı aşkın deneyimi, dijital yayıncılık döneminde büyüme perspektifleri ve geliştirilen yeni iş modellerinin yanı sıra uydu, kablo ve televizyon yayıncılarının karşılaştığı güncel sorunlar konusunda kritik bilgiler sunmasını sağlayacak. Ferdinand Kayserin sunumunun konferansın birinci. günü sabah Carmel Group (www.carmelgroup.com) endüstri ve telekom analisti Jimmy Schaefflerla yapacağı kısa bir röportaj şeklinde gerçekleşmesi planlanıyor.

SES ASTRA: www.ses-astra.com
SES ASTRA, Avrupada lider konumda olan DTH (Direct-to-home / Doğrudan Eve Uydu Yayın) sistemidir. Şu anki uydu filosu 14 ASTRA ve 2 SIRIUS uydusundan oluşmaktadır. Uydu sistemi toplamda 117 milyondan fazla DTH ve Kablo TV Yayını hizmeti sunmakta ve toplam 2.295 analog, dijital TV ve radyo kanalına veri iletişimini sağlamaktadır. SES ASTRA ayrıca girişimcilere, devlete ve devlet kurumlarına uydu tabanlı multimedya, internet ve telekomünikasyon hizmeti de vermektedir. Bugün uydularla ulaşılan mevcut 42 High Definition (HD) kanalı sayesinde ASTRA ve SIRIUS Avrupada en önemli HDTV yayıncılık platformunu temsil etmektedir. ASTRA ve SİRİUS a ait başlıca uydu yönleri 19.2° Doğu, 28.2° Doğu, 23.5° Doğu, 5° Doğu ve 31.5° Doğudur.
SES ASTRA bir SES (Euronext Paris ve Lüksemburg Menkul Kıymetler Borsası: SESG) şirketidir. SES Avrupada SES ASTRA, Kuzey Amerikada SES AMERICOM ve global kapsama alanı ve bağlantı sağlayan SES NEW SKIES olmak üzere piyasanın önde gelen 3 uydu operatörünü elinde bulundurmaktadır. Şirket Avrupada SES SIRIUSun %90ına sahiptir ve aynı zamanda Kanadada Cielin ve Meksikada Quetzsatın stratejik ortağıdır. SES dünya çapında 25 farklı uydu yönünde 38 uydu filosuyla seçkin uydu iletişimi çözümleri sunmaktadır. SES hakkında daha fazla bilgi için www.ses.com. adresini ziyaret edebilirsiniz.

Die EU macht Sommerpause




Es gibt viele wichtige und unerledigte politische Themen in der Europäischen Union: Verfassung, Bürokratieabbau, Sicherheit und Verteidigung. Doch niemand kümmert sich in Brüssel darum. Die EU-Zentrale macht Ferien.

Außer ein paar staunenden Touristen verirren sich derzeit nur wenige ins Brüsseler EU-Viertel. Die ansonsten vor allem morgens und abends voll besetzten U-Bahnen und die eigentlich immer kurz vor dem Verkehrskollaps stehende Hauptachse durchs Viertel, die rue de la Loi, sie alle sind angenehm leer. Gähnende Leere auch in den Fluren der EU-Kommission sowie des Ratsgebäudes und des Parlamentes. Keine eiligen Anzugträger mit dicken Aktenmappen unter dem Arm, keine Trauben von Journalisten vor dem Pressesaal.

Die Zuhörerschaft der mittäglichen Pressekonferenz ist mehr als übersichtlich: Es sitzt gerade mal eine Handvoll hartgesottener Fans in den blauen Sesseln, wenn ein mehr oder weniger motivierter Sprecher mitteilt, das es eigentlich nicht viel mitzuteilen gibt und ganz hoffnungsvoll auf ein paar Fragen wartet. Die deutsche EU-Vertretung in Brüssel hat lakonisch in einer Rundmail mitteilen lassen, welcher Vertreter des Vertreters in diesem Sommer die Stellung halten muß und sich über gelegentliche Anrufe freut, um die Langeweile zu verscheuchen.

Die EU macht Ferien. Die Brüsseler Zentrale versinkt im Tiefschlaf. In diese Apathie werden notgedrungen auch die wenigen Journalisten, die noch in ihren Brüsseler Büros ausharren, mit hineingezogen, denn es gibt kaum noch jemanden, der Ihnen Rede und Antwort steht: Außer der Telefonzentrale sind in allen EU-Institutionen nur noch wenige Anschlüsse zu erreichen. Auf E-Mail-Anfragen kommt meist die Standardantwort: „Bin erst wieder ab dem 1. September zu erreichen“.

Dabei gäbe es ja genügend Themen, um die man sich kümmern könnte: Die Europäische Union steht seit dem Nein der Iren zu einer neuen Verfassung vor einer Zerreißprobe, der versprochene Bürokratieabbau steckt noch in den Kinderschuhen, die Mitgliedsländer haben sich weder auf eine überzeugende Integrations- und Einwanderungspolitik einigen können, noch auf eine vernünftige gemeinsame Energiepolitik. Und auch bei der europäischen Sicherheits- und Verteidigungspolitik sind die EU-Staaten seit Jahren nicht so richtig vorangekommen.

Doch bei all diesen wichtigen Fragen kommt immer wieder dieselbe Antwort: Es ist kein redeberechtigter Ansprechpartner zu erreichen. Es gibt meist nur noch die Vertreter der Vertreter der Sprecher für den jeweiligen EU-Kommissar. Doch die dürfen keine offiziellen Stellungnahmen abgeben. Mit anderen Worten, man darf zwar mit ihnen reden, aber das, was sie sagen weder aufnehmen noch zitieren.

Stattdessen werden eher exotische Themen plötzlich zu ganz wichtigen Meldungen: Die EU will brandsichere Zigaretten einführen, für Raucher die gerne mal mit dem Glimmstängel im Mund eindösen und so ihre Wohnung in Brand stecken. Aber dieses Projekt wurde bereits im vergangenen Herbst vorgestellt.



Und dann gibt es da noch die sprechenden Autos, die die Verbraucher spätestens ab 2010 beglücken sollen. Sprechen kann die noch so intelligente neue Fahrzeuggeneration dann natürlich nicht, aber ihre Fahrer werden über bestimmte Frequenzen von Verkehrszentralen über Staus und Glatteisgefahren gewarnt. So richtig neu ist diese Idee allerdings auch nicht: In Japan und in den USA werden solche Systeme bereits seit über zehn Jahren genutzt.



Da sehnt man sich fast wieder nach komplizierten Mitteilungen über den EU-Haushalt oder über die Auseinandersetzungen um den Krümmungsgrat der gemeinen grünen Salatgurke.



DW/ Anke Hagedorn, Brüssel